Recent Posts
İstanbul’daki En İyi İftar Menüleri Ramazan gelince hemen her restoranda iftar menüleri hazırlanıyor. Ramazan ayının sonlarına yaklaşırken iftar için nereye gitsek diye düşünenler için geçtiğimiz haftalarda gidip çok memnun kaldığım iftar menülerinden oluşan bir derleme yaptım. Buyurun İstanbul’un en güzel iftar menülerine birlikte bakalım… Nişantaşı Başköşe Nişantaşı Başköşe, et ve kebap deyince Nişantaşı tarafında yıllardır ilk akla gelen mekan. Eskiden Köşebaşı adıyla hizmet veren mekan geçen yıldan beri aynı yerde, aynı kalite ve sunumuyla artık ‘Başköşe’ adıyla hizmet veriyor. Nişantaşı Başköşe’nin ‘Özel Ramazan Menüsü’ oldukça zengin çeşitlerden oluşuyor. Başlarken iftariyelikler, çiğ köfte, yoğurtlu semizotu, Gavurdağı ve Toros salataları ile birlikte çorba servis ediliyor. Hemen arkasından ara sıcak olarak fındık lahmacun, peynirli ve ıspanaklı pide geliyor ki özellikle ıspanaklı pideyi çok beğendiğimi belirtmeliyim. Etlerinin lezzetine doyum olmayan Nişantaşı Başköşe’de ana yemek olarak 4 çeşit et. Döner, Başköşe Kebap, Çöp Şiş, Tavuk Şiş arasından benim favorim döner. Başköşe Kebap da çok lezzetli ama özel seçilen kaliteli etlerden yapılan döneri çok beğendim. Pide ve kebapların lezzeti de aynı şekilde hem içindeki etten, hem de meşe odunu kullanılan fırından kaynaklanıyor. Nişantaşı Başköşe’nin iftar menüsünde tatlı olarak Güllaç, Künefe, İrmik Helvası, Çıtır Kabak var. Güllaç güzel, zaten ramazanda pek çok yerde var. Ama buraya […]
Restoran Haftası, 7. Yılında “Sokak Lezzetleri” Temasıyla 7 Şehirde Başlıyor! Şehrin gelenekselleşen ve merakla beklenen lezzet buluşması, 7. Restoran Haftası, Nisan ayı boyunca 7 farklı şehirde “Sokak Lezzetleri Restoranlarda, Restoranlar Sokakta” sloganıyla gerçekleşecek. Restoran Haftasının açılışı 3 Nisan Pazar günü, ülkelerinin sokak lezzetlerini sergileyecek 3 yabancı şefin konuk olduğu açılış etkinliği ile başlayacak. Dude Table organizasyonu ile gerçekleşen Restoran Haftası, 7. Yılında “Sokak lezzetleri restoranlarda, restoranlar sokakta” başlığı ile hem dünyanın hem de Türkiye’nin farklı sokak lezzetlerini ve şaraplarla uyumunu lezzet meraklılarıyla buluşturuyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya ve Gaziantep olmak üzere 7 şehirde yaklaşık 150 restoranın katılımıyla gerçekleşecek Restoran Haftası kapsamında; sokak lezzetleri şeflerin özel yorumları ve şarap eşlemeli menüler şeklinde uygun fiyat politikasıyla sunulacak. Ayrıca Restoran Haftasına katılan yaklaşık 20 “fine dining” restoranın ayın farklı bir gününde servis edecekleri “Degüstasyon Menüsü” ile Nisan ayı boyunca ayrıcalıklı lezzetleri ulaşılabilir kılınacak. Yıldızlı Şefler Restoran Haftası açılış etkinliği için İstanbul’da… Farklı mutfak kültürlerinden sokak lezzetlerinin sunulacağı Restoran Haftası açılış etkinliğinde Michelin yıldızlı İngiliz Şef Josh Eggleton, Thailand’lı Şef Vatcharin Bhumichitr ve İtalya’nın Michelin yıldızlı, gastronomi dünyasının sembol kadın şeflerinden Cristina Bowerman İstanbul’da bir araya geliyor. Türkiye’nin sokak lezzetlerinin de Halat by Divan’ın şefi Faysal Üren tarafından hazırlanacağı […]
Asuman Dabak eğlenceli yeni şovu ‘Fasl-ı Asuman’ ile My Cabaret by Cenk Eren’de… Birkaç hafta önce arkadaşım aradı şehir dışından gelen arkadaş grubu için mekan önerisi istedi. Canlı müzik olan, eğlenceli, yemekleri lezzetli bir mekan önerisi istedi. İstanbul gece hayatının sunduğu sıradanlaşan seçenekler; şık bir restoranda pahalı bir akşam yemeği yemek, trend mekanda bistro başında şişe açtırıp nöbet tutmak veya fasıl tarzı alaturka müzik eşliğinde vasat yemeklere razı olmak seçenekleri ile sınırlı olunca kararsız kaldım. Ama şimdi çok eğlenceli bir gece geçirmek isteyenler için harika bir önerim var: Fasl-ı Asuman! Oyuncu Asuman Dabak’ın yeni projesi ‘Fasl-ı Asuman’ ilk kez geçen hafta Etiler’deki My Cabaret by Cenk Eren’de sergilendi. Tek kişilik bir stand-up kabare olan ‘Fasl-ı Asuman’ fasıl, dans, şarkılardan oluşan renkli, sürprizli bir şov. Cenk Eren’in mekanındaki Fasl-ı Asuman’ın fikir babası da Cenk Eren’in kendisi. Fasl-ı Asuman’ı gala gecesinde izleme fırsatını BVS Group daveti üzerine yakalamış oldum. Gecede pekçok tanınmış sima da vardı. Saba Tümer, Armağan Çağlayan, Nazan Şoray, Esin Övet, Mehtap Bayri ve Eda Özerkan gibi isimlere geç saatte Sahne İstanbul’daki ‘Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nı bitirir bitirmez gelen Okan Bayülgen de eklendi. Peki Fasl-ı Asuman’da nasıl bir gece geçirdik? Biz saat 21.00 gibi mekandaydık. My Cabaret gece eğlenceleri ve canlı müzik […]
Okan Bayülgen’in ‘Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda Katil Kim? Okan Bayülgen, Türkiye’de örneğini göremediğimiz yeni bir formatla eğlence hayatına yeni bir soluk getirmiş. Sahne İstanbul’da her çarşamba sahnelenen ‘Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’ yemek yerken bir tiyatro oyununun keyfine varabileceğiniz yenilikçi bir format. Hatırlayanlar bilirler, eskiden gazinolar revaçta, Maksim Maksim’ken, gece eğlencelerinin önemli bir parçası da ‘Devekuşu Kabare’, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ gibi herkesin çok sevdiği müzikli oyunlardı. Gittikçe sıradanlaştığını ve aynılaştığını düşündüğüm İstanbul gece hayatına yeni renkler, yeni dokunuşlar lazım. İşte ‘Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’ insana ‘aaa aynı anda hem lezzetli yemekler yiyip hem de keyifli bir oyun izlemek demek ki mümkünmüş’ dedirtiyor. Okan Bayülgen’in yönettiği bu yapım hemen insanı içine alıyor ve keşke benzerlerinden daha çok olsa da hep gitsek hissi veriyor. Neden mi? Çünkü biz de sadece izleyici değil aslında oyunun bir parçasıyız da ondan… Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nı yöneten Okan Bayülgen en başta sahne alıp bize kısa bir bilgi veriyor. Bir kere biz aslında Sahne İstanbul’da misafir değil, bir şirketin yıllık büyük yemek organizasyonundayız. Ayrıca az sonra bir cinayet işlenecek ve bizim de katilin kim olduğunu bulmamız gerekiyor!!! Hemen gözümüzü kulağımızı dört açıyoruz. Sahnede değil aramızdaki masalarda oturan oyuncular, şirketin sahipleri, yöneticileri ve eşleri karakterlerini canlandırıyorlar. Onların konuşmaya başlamasıyla aslında perde […]
Nişantaşı’nda döner için yeni bir adres: Lezzet Co. Lezzet Co. Döner, Nişantaşı Valikonağı’ndaki yeni sayılabilecek mekanlardan. Menüleri oldukça sade. Döneri farklı şekillerde sundukları seçenekler var Lezzet Co.’da. Çorba seçeneği olarak ise Tarhunlu Mercimek Çorba var. Tarhun otunun lezzeti ve yerinde kıvamıyla bu çorba oldukça başarılı. Lezzet Co. Döner’de farklı ürünler sunulmaması, sadece döner üzerine yoğunlaşılması bence doğru olmuş. Artık hemen her yerde döner şişe takılı olarak fabrikalardan hazır olarak getirilip takılıyor. Etini kendi hazırlayan pek çok mekanda bile döneri pişirmek için ağırlıklı olarak gazlı, bazen elektrikli sistemler kullanılıyor. Lezzet Co.Döner’de ise artık ne yazık ki pek rastlamadığımız dikey sistemde odun ateşinde pişiriyorlar döneri. Odun ateşinde yaptıkları dönerin lezzeti harika oluyor. Kendi hazırladıkları dönerde özel tedarik ettikleri %70 dana ve %30 kuzu etini kullanıyorlar. Döner çeşitlerinde porsiyon, pilav üstü, dürüm ve tombik var. Tombik denilen yuvarlak bir ekmek. Hem sade hem de kekikli ekmek seçeneği var ve özellikle kekikli olan başarılı. Dönerin lezzeti iyi olunca geriye sadece porsiyon mu ekmek arası onu seçmek kalıyor. Lezzet Co. Döner’de alışılmışın dışındaki bir lezzet ise acılı ayran. Acılı turşu suyu ile yapılan bu ayranda manda yoğurdu kullanılıyor. Normal ayran istenirse o da yine manda yoğurdundan yapılıyor. İçecekler arasında Niğde […]
Nişantaşı Başköşe, aslında 2002’den beri Nişantaşı Bronz Sokak No:5’te ‘Köşebaşı’ ismiyle hizmet vermekteydi. Aynı ekip ve lezzetleriyle isimini değiştiren ve Köşebaşı grubundan ayrılan mekan, Eylül 2015’ten beri artık ‘Nişantaşı Başköşe’ adıyla alışılmış kalitesiyle devam ediyor. Nişantaşı Başköşe; Kırklareli’nde kendi çiftliklerinde yetişen %100 kıvırcık kuzu ve süt danası etlerini kullanıyor. Türkiye’de yetiştirilen koyunlar içerisinde lezzet ve kalite bakımından en fazla tercih edilen Trakya bölgesi kıvırcık koyun etini müşterilerine sunmayı hedefleyen Nişantaşı Başköşe, Kırklareli’nde tam 2400 dönüm büyüklüğünde bir çiftlik kurmuş. Et ve kebap çeşitlerinin lezzet sırrı bu çiftlikten gelen özel etlerden kaynaklanıyor. Lahmacun, pide ve tandırı, meşe odunu kömürüyle odun fırınında pişirdiklerinden kaliteli malzemelerle hazırlanan yemeklerin lezzeti de dört dörtlük oluyor. Ayrıca Nişantaşı Başköşe’nin özel yapım ekmekleri de yine meşe odunu kullanılan bu fırında pişiriliyor. Nişantaşı Başköşe’de yemekten hemen önce konsome ikramı yapılıyor. %100 kıvırcık kuzuların kemik ve ilik sularını çeşnilendirerek hazırladıkları konsome yemek öncesi çok iyi bir iştah açıcı. Biz 4 kişi olarak gittiğimiz Nişantaşı Başköşe’de, başlangıç olarak tulum peyniri, sote ıspanak, yoğurtlu patlıcan ve ‘Maş Fasülyesi Salatası’ aldık. Taze otlar, soğan ve nar taneleri kullanılarak hazırlanan Maş Fasülyesi inanılmaz lezzetli. Son derece sağlıklı ve besleyici bir bakliyat olan Maş Fasülyesi Salatası’nı görünce Kinoa ile yapılan salatalar aklıma geldi. Sanırım […]
Fransız Fauchon Paris, artık İstanbul Zorlu Center’da! Paris’e her gidişimde ilk aklıma gelen mekanlardan olan Fauchon’un, Türkiye’de halen hizmet veren tek şubesi Zorlu Center’da yer alıyor. Place de la Madeleine’deki Fauchon, gastronominin başkenti Paris’in en gözde noktalarından. Ekler ve makaron için en iyi adreslerden biri olan Fauchon, 1886’dan beri gurme ürünleriyle geniş bir lezzet yelpazesini sunmaya devam ediyor. Zorlu Center’daki Fauchon Meydan Katında açık alanda yer alıyor. Mekan tasarımı şık ve havadar. Üstü kapalı camekanlı alan oldukça ferah ve Parizyen bir café havasında. Fauchon’un menüsü Paris’i aratmadığı gibi, Türk mutfağından sürpriz dokunuşlarla daha da renklenmiş. 4 arkadaşımla birlikte gittiğimiz Fauchon’da farklı lezzetleri deneme fırsatı da bulmuş olduk. Daha sipariş verir vermez gelen 3 çeşit ekmek ve tuzlu tereyağı hemen beni Paris havasına soktu. Kim Fransızlardan daha iyi ekmek yapabilir ki? Yemeğe ilk olarak bir Fransız klasiği olan ‘Soğan Çorbası’ ile başladık. Soğan çorbası hazırlamak aslında oldukça zahmetli. İyi bir konsome hazırlanıp, soğanlar önce karamalize edilip kaynatıldıktan sonra, kasenin üstü ekmek ve peynir rendesi ile kapatılarak fırınlanıyor. Bizim serviste peynir kısmı yoktu, ama lezzet olarak oldukça başarılıydı. Fiyatı 24 TL. Çorbadan sonra ise Fauchon’un efsanevi ürünü ‘Somonlu Milföy’ ile devam ettik. Milföy konusunda Zorlu’daki Fauchon çok başarılı. Çıtır milföy dilimleri arasındaki somon […]
Kalamış’ta harika bir brunch : Ouzo Roof Restaurant Wyndham Grand otelleri, dünyaca ünlü otel zincirinin en lüks segmenti olarak kabul ediliyor. İstanbul Anadolu Yakası’ndaki Wyndaham Grand ise Fenerbehçe’de, Kalamış Marina’da yer alıyor. Dekorasyonu ile göz dolduran Wyndham Grand Kalamış Hotel’in manzarası gerçekten harika. Wyndham Grand Kalamış Hotel’in en üst katında Ouzo Roof Restaurant bulunuyor. Daha önce duyup merak ettiğim Ouzo Roof Restaurant pazar brunch’ını, Özlem Mekik’in organize ettiği etkinlik ile deneyimlemiş oldum. Her pazar 11.00-15.00 arasında yapılan açık büfe Pazar Bruch’ının fiyatı da makul, 90 TL. Çünkü bu brunch’ta tam 300 çeşit ürün var! Üstelik çeşit sayısı çok olsun diye kaliteden ödün verilmemiş. Kahvaltı çeşitleri dışında yemekler de var. Saat 11.00’de kahvaltı tabağı ile başladığınız brunch, saat 14.00 gibi köfte, taze makarna ve rosto ile bitiyor. Yani Ouzo Roof Restaurant’ta uzatılmış bir kahvaltı değil, gerçek bir brunch deneyimi sunuluyor.Kış döneminde olduğumuzdan maalesef açıkhavada oturamadık. Ama yine de teras camları kış bahçesi gibi olduğundan manzara muhteşemdi. İlk olarak peynir ve şarküteri ürünleri ile başladım brunch’a. Jambon, pastırma ve kuru et kalitesi çok iyi, jambona sarılı turşu çeşitleri oldukça lezzetli. Yerli ve yabancı peynir çeşitleri kahvaltı tabağını peynirle doldurmayı sevdiğimden beni mest etti. Zeytinyağlı büfesinden aldığım bebek enginar ve baklaya da bayıldım. Kuru […]
Kiss the Frog Rumelihisarı’nda bu yaz açılan bir restoran. ‘Seafood Brasserie’ konseptiyle hizmet veren ‘Kiss the Frog’ ‘kurbağayı öp’ demek. Masallardan esinlenen ismi bence çok yaratıcı. Aynı yaratıcılık daha önce farklı mekanlarda imzası olan Gül Etker’in oluşturduğu deniz mahsülleri menüsünde de hemen göze çarpıyor. Kiss the Frog kesinlikle alışılagelmiş bir balık restoranı değil, deniz mahsullerinin titizlikle çarpıcı lezzetlere dönüştürüldüğü yenilikçi bir mekan. Ne zamandır merak ettiğim Kiss the Frog ile Zomato’nun etkinliği ile tanışmış oldum. Gül Etker’in bizler için seçtiği yemekleri tadarken kendisinden detayları dinlemek yemeği daha da keyifli kıldı. Kiss the Frog menüsünden çok farklı seçenekler sırası ile servis edildi. Önden büyükçe bir kabuklu tabağı geldi. İstiridyeler oldukça iriydi ama ben çok sevmediğimden tercih etmedim hemen arkasından gelen sushiler ise tam benlikti. Bizden bir balık kullanılmış ve sushiler palamut ile hazırlanmış. Palamut Nigiri bence ton balıklı sushilerden daha bile lezzetli olmuş. Rich Frog adlı sushi içinde malzeme bol çeşit çok. Karides, yengeç, ahtapot, balık yumurtası, tarak kullanılan Rich Frog sushide mayonez ve avocado da var, yine çok lezzetli. Kızarmış Kabuklu Karides (fried pretzel prawns) başlangıçlardan favorim oldu. Baharatlı ve çıtır çıtır karidesler günün her saati yenir, biranın yanına bile çok iyi […]
Mitte Karaköy Karaköy’ün en yeni mekanlarından. Adını Berlin’deki, benim de çok sevdiğim, Mitte semtinden alan Mitte Karaköy, ‘Wise Cuisine’ konseptiyle az çeşit içeren bir menü, ama oldukça lezzetli yemekler sunuyor. Turgay Yıldız tarafından açılan Mitte Karaköy şimdiden en trend mekanlardan biri olacağının işaretlerini verdi bile. Mitte Karaköy’ün menüsünde farklı lezzetler bir arada. Başlangıçlardan uzakdoğu lezzeti Gyozo, buharda pişiriliyor ve hem hafif hem de oldukça lezzetli. Çıtır Ördek ise yanında minik lavaşlar ile birlikte geliyor. Yanında gelen ince taze soğan ve salatalık dilimleri ile birlikte minik dürümler yapılarak afiyetle yeniyor. Daha hafif bir birşey yemek isteyenler için ise keçi peyniri, armut, pekan ve semizotlu Pancar Salatası ideal bir seçim. Kuzu İncikli Papardelle veya Istakozlu Linguine’yi denemedik ama yaban mantarlı Risotto’nın kıvamı ve mantarların lezzetleri yerindeydi. Mitte Karaköy’de ana yemek olarak herkese hitap edebilecek farklı lezzetler bulunuyor. Ağır ağır pişirilen Kuzu İncik, ağızda hemen dağılıyor. Kuşkonmaz ile servis edilen Somon Izgara ise daha ortamalama bir lezzet. Bo Luc Lac adlı yemek, dana bonfileden çıkartılan sote lokum ızgara. İnce lokum dilimleri oldukça yumuşak ve yanında mini havuç, kabak ve patates püresi ile birlikte geliyor. Bo Luc Lac ile birlikte Antrikot da etseverler için gayet başarılı bir tercih olur. Bizim tattığımız yemekle dışında menüde […]
ASYA GECELERİ, HER CUMA SHANGRI-LA BOSPHORUS HOTEL IST TOO RESTAURANT’TA Shangri-La benim Uzakdoğu seyahatlerimden aşina olduğum bir lüks otel zinciri. Beşiktaş’taki eski tütün deposunu harika bir restorasyonla yenileyerek 2013 yılında Türkiye’deki ilk otelini Shangri-La Bosphorus adıyla açan zincir, IST TOO adlı Asya ve Akdeniz lezzetlerinin sunulduğu seçkin bir restorana sahip. Fransız Şef Olivier Pistre yönetimindeki mutfağıyla rafine lezzetleri bizlerle buluşturan IST TOO’da her cuma ‘Asya Geceleri – Asian Nights’ adlı muhteşem bir açık büfe ziyafet var. Açık büfe sevmeyen beni de kendine hayran bırakan ‘Asya Geceleri’ çok farklı bir konseptte. Şef Olivier Pistre ile birlikte farklı ülkelerden gelen aşçılar 11 Asya ülkesinin en ünlü yemeklerini hazırlıyor. Yani servis açıkbüfe ama tüm yemekler o ülkelerde hazırlandığı şekilde ve aynı lezzette yani gerçekten 5 yıldız.Arkadaşlarımdan duyup bir türlü gidemediğim ‘Asya Geceleri’ ne mekan.daveti vesilesiyle katılmış oldum. Peki IST TOO açık büfede neler mi var? Ne yok ki de mek daha doğru olur sanırım. Tayland’da yediğim lezzette ‘Pad Thai’, Hong Kong’daki kadar içi yumuşak ve derisi kıtır ‘Pekin Ördeği’, Kuala Lumpur’dan sevdiğim Malezya’nın meşhur yemeği kuzu etli ‘Lamb Rendang’ ilk aklıma gelenler. Ama ben önden bir Sushi tabağı ile başlamayı tercih ettim. Sushi denince tazelik […]
Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Yalısı İstanbul Boğazı’ndaki en güzel yapılardan biri. 19.yüzyılın son çeyreğinde Yeniköy’de inşa edilen yalı adını Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu olan eski Osmanlı Sadrazamı Sait Halim Paşa’dan alıyor. Yangın sonrası 2002’de restore edilen Sait Hali Paşa Yalısı düğün, toplantı ve özel davetlerin yapıldığı bir yer konumunda ama sürekli hizmet veren bir restoranı yok aslında. Nar Gourmet ve Siemens işbirliğiyle duyurulan Pazar Brunch’ı o yüzden tarihi yalının keyfini çıkartmak için çok iyi bir fırsat. Nar Gourmet birbirinden lezzetli reçelleri ve zeytinyağları ile katkı sağlamış. Siemens ise kurduğu standtan hem kahve hem de taze sıkılmış meyve suları ikramı sağlıyor. Sait Halim Paşa’daki Pazar Bruch’ta çeşit çok, tüm ürünlerin kalitesi çok iyi. Kahvaltıda benim için en önemli konular peynir ve şarküteri çeşitleridir. Burada Van otlu peynirden, çeçil peynire, Ezine peynirden isli peynire çeşitler bol, lezzetleri harika. Jambon ve pastırma gibi ürünler de çok iyi seçilmiş. Zaten Sait Halim Paşa’da Bruch olunca beklenti yüksek oluyor ve kesinlikle tüm lezzetler oldukça başarılı. Sınırsız çay, kahve, taze sıkılmış meyve suları, isteğinize göre hazırlanan yumurta çeşitleri, börek, poğaça çeşitlerinden sonra yer kalırsa meyve ve tatlıların da tadına bakmanızı öneririm. Zaten brunch 3 saat sürdüğünden, Pazar sabahı uzun bir kahvaltı keyfi için […]
2014 yılı başlarında açılan 34 katlı Hilton İstanbul Bomonti Otel, 829 odası, 12.000 m2 lik toplantı salonları ile İstanbul’daki en yeni ve büyük 5 yıldızlı otellerden biri durumunda. Dev bir de balo salonu bulunan otel, hem tatil hem de iş için İstanbul’a gelenlerin tercihi konumunda. The Globe, Hilton Bomonti’nin içinde yer alan ve adına yaraşır biçimde dünyanın mutfaklarından örnekler sunan bir restoran. Ana lobideki şık merdivenlerden aşağı inince bu geniş restorana ulaşılıyor. Ama mekanın açık havada oturulabilen keyifli bir terası da var. The Globe aslında 3 farklı bölgenin yemeklerini sunuyor. Batı mutfağından ızgara ve etler, Asya’dan Uzakdoğu lezzetleri ve Sushi, Akdeniz havzasından Türk, Yunan ve İtalyan mutfağı esintileri menüyü oluşturuyor. Zomato etkinliği için gittiğim The Globe restoranda ben de Ramazan için özel hazırlanmış iftar menüsünü tatma fırsatı bulmuş oldum. 98 TL kişi başı fiyatı olan İftar menüsü, 5 yıldızlı bir otel restoranından beklenebilecek kalite, çeşitlilik ve lezzetin çok çok daha üzerine çıkmış. İftar Menüsünde tam anlamıyla yok yok. İftariyelikler, geleneksel Osmanlı Şerbetleri, ezogelin çorbası, roka salatası, etli pazı sarma, mini lahmacun, içli köfte, su böreği ve mantı ana yemeklerden önce ortaya servis ediliyor. İftariyeliklerde zeytin, hurma, beyaz peynir, pastırma, sucuk gibi klasikler var. Ama tüm yiyecekler için malzemelerin oldukça kaliteli […]
Tom’s Kitchen, Michelin yıldızlı şef Tom Aikens’a ait bir restoran. Londra’dan sonra ülkesinin dışında ilk kez İstanbul Zorlu Center’da bir restoran açan Tom Aikens’ın 24 Kitchen kanalında İstanbul’daki mutfak maceralarını konu alan bir de yemek programı var. Tom’s Kitchen’ın menüsü çok geniş. Shephard’s Pie, Fish and Chips, Kaz Ciğeri Parfe, Steak Tartar gibi İngiliz ve Fransız mutfağından örnekler var. Tüm yemeklerde taze ve yerel ürünler kullanmaya gayret ediyorlar. Eti Balıkesir civarından alıyorlar ve 21 gün dinlendirildikten sonra kullanıyorlar. Kullanılan malzemelerin tazeliği ve kalitesi Tom Aikens’ın dokunuşların ile buluşunca ortaya muhteşem lezzetler çıkmış. Örneğin Steak Tartar tam kıvamında marine edilmiş. Somon ızgara kurumadan iyi pişirilmiş ve ağızda hemen dağılıyor. Bonfile dilimleri yumuşacık ve etin aromasını çok güçlü bir şekilde alıyorsunuz, tadı harika. Yemeklerin yanında söylediğimiz parmesanlı roka salatası ve domates salatası da çok tazeydi. Sarı ve kırmızı domateslerin kokusu inanılmaz, sanki yaz aylarında Ege’deki bir bahçeden toplanmış gibiler. Roka taze, parmesan yeterince yaşlandırılmış. Etin yanında istediğimiz trüf yağlı patates kızartmasına da bayıldık. İçecek olarak viski, bira, martini çeşitleri ve alkollü-alkolsüz kokteyllerden oluşan zengin seçenekler var. Haftaiçi 12.00’den itibaren açılan Tom’s Kitchen’da haftasonları ise brunch servisi var. Tom’s Kitchen Zorlu’da yıldız gibi parlayan, lezzeti ile etkileyen, iş yemeği ya da arkadaş buluşmaları […]
Pare Baklava Bar, Nişantaşı Şakayık Sokak’ta birkaç ay önce açılan ve yeni bir konsepti temsil eden şık ve sıcak bir mekan. Baklava Bar konseptiyle, Gaziantep’te kendi ürettikleri lezzetleri günlük olarak bizlere ulaştırıyor Pare. Sloganları ise çok eğlenceli : ‘İki tek baklava at!’ Havuç dilimi, özel kare, şöbiyet gibi baklava çeşitlerinin yanı sıra Mahlepli Kahke, Susamlı Kahke, fıstıklı kurabiye, narlı lokum gibi yöresel lezzetler çok şık bakır işleriyle sunuluyor. Baklavaların lezzeti dört dörtlük, şerbetleri aşırı şekerli değil hamuru incecik ve ağızda dağılıyor. Terayağı kullanımı ölçülü ve baklavalar bence çok hafif, yedikçe yeniyor. Günlük olarak Gaziantep’ten gelen baklavaların Antepli ustaların elinden çıktığı hemen belli oluyor. Kare baklava ve havuç dilimi baklavalar altın rengi ve kaliteli fıstıklarıyla hem göze hem damağa hitap ediyor. Mekanın dekorasyonu gösteriş ve abartıdan uzak ama çok zevkli ve özgün. Özellikle yiyecek-içecek sunumlarını çok beğendiğimi söylemeliyim. Mekanda mermer ağırlıklı dekorasyon, bakır işi gereçlerle tamamlanıyor. Pare Baklava Bar’da sabahları ise Antep kahvaltısı var. İsterseniz buna ek olarak katmer ve su böreğiyle birlikte sundukları Katmerli Antep kahvaltısı da tercih edebilirsiniz. İki dilim su böreği ve iki adet katmerle gelen bu kahvaltının fiyatı 28 TL. Pare Baklava Bar, hem konsepti hem de sunduğu Gaziantep lezzetleri ile kaçırılmaması gereken keyifli bir mekan.
Tribeca Café Bar Lounge 2000 yılından beri Nişantaşı’nda faaliyette. Yakın zamanda baştan aşağı yenilenen dekorasyonunu ile menüsündeki harika lezzetleri daha da keyifli bir ortamda sunmaya başlamış. Şakayık Sokak’taki Tribeca’nın girişi çok geniş değil ama size yanıltmasın, arka tarafta kocaman bir bahçesi var. Uzun zamandır gitmediğim Tribeca’nın yemeklerinden ve özellikle de tatlılarından çok etkilendiğimi söylemeliyim. Tribeca’ya en son kahvaltı için gitmiştim. Kendi yaptıkları 18 çeşit New York tipi Bagel ile birlikte kahvaltıları gerçekten başarılı. Bu sefer ise akşam yemeği için gitmiş olduk. Kalabalık bir grup olduğumuzdan pekçok farklı lezzeti tatma imkanı buldum. Başlangıçlardan Nachos con Carne, dana kıyma, meksika fasulyesi, jalepeno biberi ile birlikte kıtır kıtır. Panko Karides denilen başlangıç ise panko kırıntıları ile kaplı iri karideslerden oluşuyor, salata ve sirkeli sos ile servis ediliyor. Bu arada Panko Japon tarzı ekmek kırıntıları demek. Melanzana ise fırınlanmış taze mozeralla dilimleri ve panelenmiş patlıcanın bol parmesan ve domates dilimleri ile bütünleşmiş hali, tam bir İtalyan lezzeti. Hamburger Trio, peynirli, acılı ve normal 3 küçük burgerden oluşuyor ama içlerinde hamburger köftesi değil baharatlı leziz bir köfte var. Ana yemek olarak köfte isterseniz közlenmiş patlıcan üzerinde servis edilen Beğendili Köfte enfes. Ayrıca Teriyaki soslu somon da çok başarılı. Somon gerçekten de ağızda eriyor. Yine burger […]
Kydonia, diğer balık restoranlarından ayrışan menüsü, lezzetli mezeleri, sıcak dekorasyonu ve muhteşem manzarası ile tüm Boğaz hattındaki mekanlar arasında ön plana çıkanlardan biri. Ortaköy’deki Banyan restoranın sahiplerince açılan restoranın alt katında İncirli Şarapevi, üst katında ise tapas bar konseptinde hizmet vermekte olan La Mancha yer alıyor. Çeşme Alaçatı’da bir şubesi olan Kydonia, Ege’nin lezzetlerini Girit göçmenlerinin taşıdığı tarifler sayesinde bizlere sunuyor. Mekana girdiğinizde sizi pekçok çeşit mezenin sergilendiği bir lezzet şöleni karşılıyor. Aralarında seçim yapmakta zorlanacağınız çeşitler arasında her yerde karşılaşamayacağınız mezeler var. Favorilerim arasında yer alan ‘Niko’, 6 farklı ot, peynir ve acı biberden yapılıyor. Girit ezme içindeki badem ile muhteşem bir tat. Yatırma peyniri Cunda adasından geliyor ve içinde tarçın çubuğu ile eritilerek sunuluyor, ızgara hellim sevenler asıl bir de Kydonia’da yatırma peyniri denemeli. Kaya kovuğu ve cibes her zaman taze olarak sunulan ot çeşitlerinden. Körpe enginar salatası dışında, zeytin odununda isledikleri köz enginar, bu sebzeyi hala sevmeyenler kaldıysa onları bile baştan çıkaracak özel bir tat. 70 civarı meze çeşiti sunan Kydonia’daki lezzetleri saymakla bitmez ama ızgara loru da unutmamak lazım. Spiral şekli verilmiş incecik bir hamura doldurulmuş lor peynirinin ızgarada pişmesiyle ortaya çıkan lezzet de karşı konulmaz. Izgara kalamar iri parçalar halinde geliyor, hem iyi pişmiş hem […]
Marlon, Suadiye’nin yenilerinden. Tek katlı restoranın dekorasyonu oldukça başarılı. İç mekanda tavanlarda özel aydınlatmalı tuğla nişler var. Bar kısmında ve büyük masalarda mermer kullanılmış. Genel olarak kahverengi tonlarının hakim olduğu iç tasarımı çok şık olmuş ve sıcak bir ambiyans oluşturmuş. Marlon’un menüsünde kahvaltı çeşitlerinden, ferahlatıcı margaritalara kadar pekçok lezzeti bulmak mümkün. Menüyü oluşturuken çok özenli davranmışlar, aynı özeni yemeklerin hazırlanışında da gösteriyorlar. Örneğin makarnaları ev yapımı ve kendileri hazırlıyor. Siyah Kraliçe adlı deniz mahsüllü makarna rengini mürekkep balığından alıyor. Bu makarnayı İtalyan restoranlarında yiyebilecekleriniz kadar başarılı buldum. Pizzaları da çok lezzetli Marlon’un. Dış kısımları kıtır kıtı, hamuru incecik ama kuru değil, kullanılan malzemeler ise çok taze ve kaliteli. Pek çok café-bistro menüsü sunan mekanda Marlon’daki kalitede makarna ve pizza olmayabiliyor ne yazık ki. Başlangıçlardan somonlu kinoa salatası fit kalmak isteyen ve sağlıklı yiyecekler tüketenler için ideal. Zaten ‘Keep Fit’ başlığı vurguladıkları bir Fit Menu bölümü de var. Buharda Ege Otları, yumurtanın sadece beyazından yapılan Beyaz Omlet, Siyah Buğday Salatası gibi sağlıklı ve lezzetli pek çok seçenek var. Marlon’un ana yemekler bölümündeki favorim ise Izgara Lokum Bonfile oldu. Yanından wasabili patates ve mantar sote ile gelen et son derece yumuşak ve lezzetli, porsiyon olarak da oldukça doyurucu. Fiyatı ise 45 TL. […]
Caddebostan’da Bağdat Caddesi üzerinde yer alan Matruşka Restaurant bir Rus lokantası. Rus yemekleri ile birlikte aslında eski Sovyet coğrafyasından da, yani Kafkas ve Orta Asya cumhuriyetlerinden de lezzetlere menüsünde yer vermiş Matruşka Restaurant. Mekanın dekorasyonunda bol bol matruşka kullanılmış. Ayrıca dekorasyonda Rusya’yı hatırlatan pekçok farklı objeye de yer verildiğinden tam bir Rus lokantası ambiyansı yakalanmış. En son Moskova’da Café Pushkin’e gittiğimden beri Rus lezzetlerinden uzak kalmıştım. Önden istediğim klasik Borş çorbanın lezzeti Moskova’da yediğimden geri kalır gibi değildi. Zaten mekan sahibinin de sürekli Moskava’ya gidip geliyor olmasından belli, orjinal yemek tariflerini uygulamak için maksimum çaba sarfetmişler. İsteyenler Yeşil Borş çorbası da isteyebilirler, dana eti yerine bol bol sebze kullanılmış bu çeşitinde. Başlangıçlardan Rus Salatası Stoliçniy, içinde bol ceviz olan Kafkas Usulü Patlıcan Ruleti ve Pancar Salatası Buraçniy en sevdiklerim oldu. Ara sıcak olarak ise bir tür Rus krepi olan Blinçik öneririm. İki çeşiti olan Blinçik lor peynirli veya etli olarak hazırlanabiliyor. Bence ikisi de denenmeli. Yemeklerden ise favorim tabii ki Stroganov. Özel krema soslu dana eti olan Stroganov yanında patates püresi ile geliyor. Ama bence Özbek Pilavı ile de iyi gidiyor. Kalabalık grup gittiğimizden ıspanaklı rulo hindi ve Kiyevski’nin de tadına bakma fırsatı buldum. Kiyevski, içinde peynir dolgusu bulunan bir […]
Çok yakın zamana kadar çay ve kahve deyince pekçok kişinin aklına ince belli bardakta demli çay ve Türk kahvesi dışında sadece nescafe geliyordu. Ama son 10 yılda özellikle zincir kahvecilerin etkisi ile kahve kültürümüz zenginleşti, şimdi 3. Nesil kahveciler konuşuluyor. Çay konusunda ise alternatif olarak akla en çok bitki çayları, poşet ve demleme siyah çay geliyor. Dem Karaköy çay konusundaki bu eksikliği görüp ‘Çay Evi’ konsepti ile açılmış bir mekan. Mekanın bir de Bebek’te Dem Bebek adlı ikizi var. Beyaz, yeşil, oolong, siyah, kırmızı çay ve bitki çaylarından oluşan 60 çaylık uzun bir çay menüsü var Dem’in. Hindistan’dan Uzakdoğu’dan gelen çaylar dışında menüde tabii ki bizden de çaylar var. İnce belli bardakta tavşan kanı Giresun ve Rize çaylarını içmek de mümkün. Yiyecek çeşitleri olarak kahvaltılıklar, atıştırmalıklar ve tatlılar var. Yine bir mimar arkadaşlar buluşması için aslında sadece çay içmeye gittiğimiz Dem Karaköy’de ben hep aç olduğum için kahvaltılıklardan sipariş verdim. Fransız usulü çırpılmış yumurta, küçük bir döküm tencede geliyor. İçindeki karışık otlar ve krema ile birlikte hem enfes bir tat hem de sunumu ile göz dolduruyor. Simit antipasti ise simitin üzerinde sebze, meyve ve peynir çeşitlerinin eritilmesi ile yapılmış. Fırın simiti zaten herşeyle iyi gider, bu haliyle de inanılmaz bir […]
Tarabya Bahçe, Tarabya yokuşundan aşağıya doğru giderken sol tarafta, Uyum Market’in hemen yanında. Girişte pembe tonlarının hakim olduğu bir şekerleme barı var. Otantik unsurlarla dekore edilmiş koridordan geçtikten sonra ise bir sürpriz bekliyor… Ferah bir teras ve ağaçların içinde kocaman bir bahçe! Dışarıdan anlaşılamasa da, mekanın adı da zaten bu yüzden Tarabya Bahçe. Menüde burger, pide, salata, pizza, makarna, schnitzel, köfte, tandır gibi pekçok çeşit var. Ama biz haftaiçi sabah kahvaltı için gittik mekana. Serpme kahvaltısı 35 TL, sunulan peynir, jambon gibi ürünler oldukça lezzetli. Tarabya Bahçe ekmek ve poğaçalarını kendisi yapıyor. Taze taze masaya gelen poğaçalar dışında en çok Nutellalı lokma ve çikolatalı milföyü beğendim. Haftasonları açık büfe olarak servis edilen kahvaltının fitayı ise 50 TL. Manzara ve ortam çok keyifli. Uzaktan Boğaz ve Anadolu yakasının ormanlık alanları görünüyor. Çocuklu aileler için küçük bir de çocuk oyun alanı düşünülmüş. Ayrıca reçel, zeytin gibi bazı sergilenen ürüleri buradan satın almak da mümkün. Tarabya Bahçe haftasonları şehrin içinde huzurlu bir ortamda keyifli bir kahvaltı yapmak isteyenler için ideal bir adres.
İstinye Park’ın üst katında bulunan Go Mongo restoranı, konsept, dekorasyon ve menüsünü yenileyerek Go Meso adıyla yeniden açıldı. D-ream grubu bünyesinde faaliyetlerine devam eden Go Meso’nun yeni iç tasarımı daha ferah bir mekan algısı yaratıyor, terasında genişçe bir barı da var. Go Meso’nun menüsünde Moğol Barbeküsü seçenekleri hala var. Sebze çeşitlerini, sosunuzu ve etinizi seçtikten sonnra siparişinizi veriyorsunuz. Antrikot seçerseniz 33 TL, tavuk 29 TL ödüyorsunuz ve şef tarafından noodle da eklenerek yemeğiniz hazırlanıyor. Go Meso’da menüye yeni eklenen lezzetler dikkat çekici. Buhar gemisi de denilen Hot Pot yine sizin seçtiğiniz malzemelerle ama bu sefer Wok mantığı ile değil otantik bir tencerede kaynatılarak hazırlanıyor ve en az kişilik olarak yapılıyor. Yanında limonlu pilav iyi gidiyor ama isterseniz sade pilav ya da sebzeli pilav da mevcut. Izgara şiş Yakitori’ler başlangıç olarak ya da ortaya söylenebilir. Aslında Yakitori tavuk etinden olur ama ben kuzu etiyle olanı denedim ve memnun kaldım. Kimyon ve soya sosu ile marine edilmiş olan kuzu yakitori çok lezzetli. Noodle çeşitlerinde ise pirinç noodle alternatifinin yanı sıra etli veya tavuklu noodle çorbası deneyebilirsiniz. Çorba demişken benim favorim ‘Bıt Bıt’ çorbası. İçinde nohut, minik bulgurlu köfteler olan bıt bıt çorbasının minik bakır tencere içindeki sunumu da çok şık. Menüdeki yenilikler […]
The House Café yıllar önce ilk kez Nişantaşı Atiye Sokak’taki bahçeli yerinde tanışıp sevdiğim artık 10 şubesi olan bir zincir konumunda. The House Café’nin şubeleri mutlaka çok iyi bir konuma sahip oluyor. Tünel ve Ortaköy’deki şubeler de olduğu gibi. Bence İstinye Park içindeki restoran da aynı şekilde. Hem çok sessiz sakin bir konumda, hem de çok yüksek camlı bir tavanı olduğundan inanılmaz keyifli ve ferah. Geçen ay kalabalık bir grup olarak gittiğimizden en uzun ahşap masaya oturduk. Herkes farklı yemekler söyledi yine. Benim The House Café’de en sevdiğim başlangıçlar mücver ve mini lahmacun pizzalar. Hem çıtır çıtır hem de eti lezzetli olduğundan yine istedim ve memnun kaldım. Öncesinde istediğim Minestrone çorbanın konsomesi de çok lezizdi. Ana yemek olarak tercih ettiğim Beğendili Köftenin özellikle beğendisi başarılıydı. Servis elemanları da yine güleryüzlüydü ve siparişlerimiz gecikmeden servis edildi. Arkadaşlarım da istedikleri Fish&Chips, mantarlı tavuk sote, patates kızartması ve domates sos eşliğinde gelen kuru köfteyi beğendiğinden mekandan memnun ayrıldık. Dekorasyon dışında kahve ve çay sunumları da şık olan The House Cafe İstinye Park’a yolunuz düştüğünde sakin bir ortamda yemek yemek için iyi bir seçenek.
Jamie Oliver yeni nesil şefler arasında en sevdiklerimden. Özellikle 24 Kitchen kanalında 15 ya da 30 dk içinde birkaç çeşit yemek hazırladığı programlarını çok beğeniyorum. Yemek yemek kadar yapmayı da sevdiğimden farklı lezzetleri pratik tariflerle çabucak hazırlaması çok cazip geliyor. Jamie Oliver artık 6 farklı restoran markası ve süpermarketlerde satılan tuz-karabiberden, et soslarına kadar pekçok ürünüyle dev bir franchise oldu. Londra ve Edinburgh seyahatlerimde restoranlarına uğradığım ve ürünlerini aldığım Jamie Oliver’ın Türkiye’deki tek restoranı ise Zorlu Alışveriş Merkezi’ndeki Jamie’s Italian. 1 yıldır birkaç defa gittiğim Jamie’s Italian’a bu hafta öğle yemeği için gittik. Öğlen çok kalabalık olmadığından üst kat kapalıydı, biz de hemen açık mutfağın önündeki masaya oturduk. Servis o kadar hızlıydı ki ana yemekler bile bizi şaşırtan bir süratler 10-15 dakika geçmeden gelmişti. Günün çorbası olarak sadece domates çorbası olduğundan pas geçtik. Biz sipariş verirken masaya üzerinde zeytinyağı ve baharat dökülmüş ekmekler geldi. Lezzetliydi ancak bence yine de daha çok ekmek çeşiti ve yanında baharatlı zeytinyağı ve zeytin ayrıca gelmeliydi. Bunları standart olarak getirmeyip 3TL’ye menüye koymalarının sebebi İngiltere’de de öyle olması ama, hem o 3TL ile Jamie’s Italian ciro yapacak değil, hem de bir Akdeniz ülkesinde konsept olarak hoş değil. Jamie’s Italian’da pizzalar bol malzemeli ve kıtır kıtır. […]
AzzuR Resturant 4.Levent’teki Mövenpick Hotel’in girişin katında yer alıyor. 5 yıldızlı otelin tüm gün hizmet veren restoranı konumunda olan AzzuR, sabah 06.00’dan gece 23.00’ e kadar açık. Kahvaltı, öğlen iş yemeği ya da sakin bir ortamda akşam yemeği için günün her saati tercih edilebilir. AzzuR Restaurant’ın şefi, yaklaşık 3 yıl önce Napoli’den gelen Giovanni Terracciano. Tabii ki İtalyan şefin etkisi ile menü Akdeniz lezzetlerinden oluşturulmuş. Açık mutfak konsepti ile çalışan şef Giovanni Terracciano ve ekibini el yapımı makarnaları, özel sunumlu tatlıları, yemekleri hazırlarken izlemek çok keyifli. Genel olarak mekanın dekorasyonu çok şık ama sıkıcı ya da soğuk değil. Deri sandalye-koltuklar son derece rahat. Duvarlardaki tasarım objeleri, aydınlatma elemanları özenle seçilmiş ve mekana sıcaklık katmış. Azzur Restaurant’ın güzel havalarda kullanılabilecek bahçesi de bulunuyor. Gelelim yemeklere… Öğlen 10 kişilik bir grup olarak gittiğimizden pekçok farklı yemeğin tadına bakma, şef Giovanni’den de tavsiyeler ve yemeklerle ilgili bilgiler alma imkanımız oldu. Başlangıç olarak Karışık Türk Meze Tabağı ve Ahtapot Karides Kalamar salatası söyledik. Meze tabağında mercimek köfte, yaprak sarma, ezme, fava, patlıcan salatası ve haydari var. Klasik Türk mezesi lezzetleri yanyana tadımlık porsiyonlarda çok şık bir sunumla geliyor. Ayrıca lezzet oalrak herbirini başarılı bulduk, meze tabağının hakkını vermiş AzzuR. Ahtapot salatası ile gerçekten yıldızlı […]
Lucca’ya ne zamandır uğramadığımızı önceki hafta pazar sabahı Bebek’e gittiğimizde farkettik. Yaklaşık 10 yıl kadar önce ilk açıldığı zamanlarda kahvaltısına vurulup, özellikle pazar sabahları için sürekli tercih ediyorduk aslında. Her geçen yıl daha da popüler olan Lucca, haftasonları ve akşamları mahalle barı havasına bürünen ambiyansını, kalitesini ve belli bir çizgiyi hep korudu. Lucca’da pazar günleri kahvaltı açık büfe. Normalde açık büfe konseptini pek sevmem çünkü hizmet ve ürün kalitesi düşer genelde. Ama Lucca’da gerçekten herşey çok ama çok lezzetli. Nereden başlamalı anlatmaya… Bazı mekanlarda ne yazık ki iki-üç çeşit ekmek ancak bulunabiliyor, simit yok, tam buğday ekmeği yok deniliyor. Lucca ise sanki bir restoran değil de ünlü bir fırın gibi. 6 çeşit simit, bazlama, sac ekmeği, francala, baget, ne ararsanız var.Bence ekmeklerin iştah açıcı fotoğraflarına özellikle bir bakın derim. Açık büfede çok çeşitin olmasından öte tüm ürünlerin çok kaliteli olması asıl önemli olan. Lucca bu konuda övgüyü hak ediyor. Peynir ve zeytin çeşit olarak çok zengin ve on numara. Petek bal ve kaymak da öyle ve reçeller arasındaki favorim tabii ki Antakya yöresine ait bir lezzet olan Ceviz Reçeli. Jambon, salam gibi şarküteri ürünlerin hem soğuk hem de sıcak çeşitleri mevcut. Kızarmış sucuk ve pastırma da var tabii ki.Menemen sevmediğim […]
Birkaç yıl önce yılın Kadın Girişimcisi seçilen Gamze Cizreli tarafından 2007 yılında Ankara’da kurulan Big Chefs, artık Türkiye sınırlarını aşıp Dubai’de bile şube açmış olan cafe&brasserie tarzında bir restoran zinciri. Diğer tüm şubelerden farklı olarak ise, Etiler Nispetiye Caddesi üzerindeki mekan ‘Big Chefs Studio’ olarak anılıyor. Big Chefs inanılmaz çeşitlilikte bir menü sunuyor. Pizzalardan wrap ve burgerlere, salatalardan noodle ve makarnalara onlarca çeşit arasında karar vermekte zorlanıyor insan. Başlangıç olarak etli yaprak sarma ve kuşbaşılı mini pideler başarılı. Ama ben en çok çıtır mantıyı seviyorum. Şekli klasik mantıdan farklı olan çıtır mantı, incecik hamuru ve yanındaki naneli süzme yoğurt ile çok hafif ama bir o kadar da lezzetli. Karadeniz yöresinin çorbalarını hatırlatan pazılı mercimek çorbanın içine bir miktar yoğurt da katıyorlar. Terbiyeli tavuk çorbası ile birlikte, özellikle kış ayları boyunca çok tercih edilecekleri kesin. Benim favori yemeklerim ‘Biraz Oradan Biraz Buradan’ başlığında toplanan özel lezzetler arasında. Örneğin Kebabi, tereyağlı pidelerin üzerindeki ince et dilimleri ve yoğurtlu sosu ile İskender Kebap’ın modern bir yorumu gibi. Beğendili köfte, sac üstünde ve kızarmış tereyağlı ekmek ile servis ediliyor. Fıstıklı şiş köfte ise lavaşla birlikte ahşap tepside geliyor ve hem sunumu ile göze, hem de lezzeti ile damağa hitap ediyor. Big Chefs’in kahvaltılarına da […]