Recent Posts
Café Pushkin, Moskova’da Alexander Pushkin anıtının hemen yakınında Tveskoy Bulvarı üzerinde bulunuyor. Pushkinskaya metro istasyonunda inildiğinde oldukça yakın bir mesafede. Adından bir café olduğu izlenimi uyansa da, Café Pushkin aslında Moskova’da klasik Rus mutfağını sunan en şık ve pahalı restoran konumunda. Hikayesi ise oldukça ilginç. 1950’lerde Fransız şarkıcı Gilbert Bécaud’un ‘Nathalie’ adlı şarkısında Café Puskin’den bahseder. Çok popüler olan şarkı neticesinde Moskova’ya gelen Fransız turistler sürekli olarak aslında olmayan bu cafeyi sorarlar. Bundan esinlenen Andrey Dellos 1999’da Barok mimariye sahip bu binada Café Pushkin’i açar. Café Pushkin’in giriş katında tarihi eczane, üst katında ise kütüphane konseptiyle dekorasyon yapılmış. Binaya girer girmez sanki 19. yüzyıl Çarlık Dönemi Rusya’sına gelmiş gibi oluyorsunuz. En üst katta ise yaz aylarında hizmet veren, meydan manzarası olan güzel bir teras bulunuyor. Restoranın özellikle iç tasarımı çok şık ve etkileyici. Garsonlar ise çok güleryüzlü ve yemekler konusunda bilgi verip müşteriler ile çok yakından ilgileniyorlar. Menü kahvaltı çeşitleri, salatalar, sıcak ve soğuk başlangıçlar, et ve balık yemekleri ile sayfalarca uzayıp gidiyor. İçki olarak garsonların önereceği farklı votkalar denenebilir. Ayrıca çok seçkin şaraplardan oluşturulmuş bir kav var. İçkiler ve yemekler Moskova’ya göre bile pahalı. Rus mutfağının en güzel yemekleri menüde olduğundan seçim yapmak zor olsa da Borş çorba içmek […]
Moskova nehri üzerindeki küçük adacıkta bulunan eski ‘Red October’ çikolata fabrikası kompleksi 2007’de boşaltılarak bir dönüşüm projesi başlatılmış. 2009’dan itibaren kızıl tuğlalı pekçok yapıdan oluşan bu 19.yüzyıl endüstri bölgesine sanat galerileri, mimari tasarımcılar, modacılar, internet şirketleri, medya ajansları ile dolmaya başlamış. Bohem bir havaya bürünmeye başlayan ‘Red October’ bölgesinde birçok trend bar, café, restoran ve gece kulübü de var. Bunlardan biri de 2013’te açılan Shakti Terrace. Shakti Terrace adından da anlaşılacağı üzere çok geniş bir terasa sahip. Hava güzelse kesinlikle terasta oturmak lazım çünkü tam nehir kenarında olduğundan manzara müthiş. Kışın olmaz tabii ama serin gecelerde ısıtıcılı bölüm de var. Bu arada bir şekilde nargile de buranın müdavimleri arasına çok yaygın, mekanda nargile için pekçok kız vardı. Serviste sürekli bir aksama oluyor çünkü hiç kimse azıcık bile ingilizce konuşamıyor. Moskova dünyada gördüğüm onca yer arasında dil konusunda en çok zorlandığım. Eskiden fransızlar için söylenirdi birazama Kremlin müze girişindeki çalışan bile iki kelime ingilizce bilmiyor. Ve sürpriz, Shakti Terrace’da tabii ki ingilizce menü de yok! Zaten bizim dışımızda Rus olmayan hiç kimse yoktu mekanda. Yeni bir bira istemek için ilk içtiğinizi gösterip türlü sessiz sinema hareketleri yapmanız bile yetmeyebiliyor. Cuma ve cumartesi geceleri kulübe dönüşen Shakti Terrace menüsünde Asya Mutfağı ön […]
Din Tai Fung Tayvan’da doğan, ama artık sadece Uzakdoğu’da değil Amerika’da bile restoranları olan bir ‘Dumpling’ zinciri. Çin mantısı olarak da bilinen dumpling’lerin içinde et, tavuk, sebze, deniz mahsülü olabildiği gibi kızartma, haşlama ya da buharda pişirme metodları ile de yapılabiliyor. Din Tai Fung’un alamet-i farikası ise buharda pişmiş dumpling. Menüde sadece dumpling yok tabii ki. Başlangıç olarak tercih edilebilecek çok lezzetli çorba ve noodle çeşitleri var. Hot-and-sour soup gerçekten oldukça acılı ve bol malzemeli bir çorba. Tavuk ve etli çorbalar ise iri bir parça tavuk veya dana et ile servis edilen konsome gibi. Noodle çeşitlerinde ise hem wokta farklı malzemelerle yapılan udon noodle hem de ince pirinç noodle ile yapılan noodle çorbalar sunuluyor. Ortaya farklı dumpling çeşitleri ve bir iki ana yemek söyleyip paylaşmak tüm lezzetleri tatmak açısından en iyisi. Yumurtalı karidesli pirinç pilavı ‘egg fried rice’ ve tatlı-ekşi soslu tavuk olmazsa olmaz. Mantarlı, tavuklu, karidesli ve hatta siyah trüflü dumpling bile olduğundan tek çare hepsini sipariş etmek. Tatlı olarak bile dumpling çeşitleri olduğunu söylemeden geçmeyeyim. İçecek olarak daha ilk oturduğunuz andan itibaren yasemin çayı getiriliyor. Ilık olarak servis edilen yasemin çayınız bittikçe sürekli olarak dolduruyorlar. Hem lezzetli hem de sağlıklı bir içecek. Ama yine de Çin biralarından denemek de […]
VizEat ile Paris’te Fransız bir ailenin evine yemeğe gitmek ister misiniz? Bu ay gerçekleştirdiğim Paris ziyaretinde sıradışı bir yemek deneyimi yaşadım. Paris merkezli yeni bir platform olan VizEat, insanları masa başında biraraya getirmeyi ve değişik bir deneyim yaşatmayı hedefleyen yeni bir format. AirBnB’nin yemek versiyonu olarak özetleyebileceğim VizEat sayesinde, insanlar birbirlerinin evlerine konuk olarak onların hazırladığı yemekleri yiyor. VizEat özellikle seyahat edenler için, restoranlara gidip yemek yeme dışında harika bir alternatif oluşturuyor. Çünkü yeni insanlarla tanışmak, oralı ailelerle sohbet edip onların yaşantıları gözlemlemek, gidilen kentle ilgili bilgiler almak ve onların pişirdiği lokal yemekleri tatmak çok güzel bir deneyim. VizEat Nedir? Paris seyahatimi planlama aşamasındayken VizEat’ten benimle temasa geçtiler. Paris’teki merkez ofiste çalışan Duygu detaylarıyla VizEat hakkında bilgi verince açıkçası formatı çok beğendim ve ben de bu deneyimi yaşamak istedim. Akşam yemeğe gitmeden önce VizEat merkez ofisine gidip hem Duygu hem de kurucu ortaklardan Jean-Michel ile tanışmış oldum. Jean-Michel ile tanışıp sohbet edince VizEat’in hikayesini, nasıl ortaya çıktığını da birebir ondan dinlemiş oldum. Jean-Michel yıllar önce yaptığı bir Peru seyahatinde Titicaca Gölü’ne de gitmiş. Gölde yer alan Amantani adasına da uğrayan Jean-Michel burada yerli bir aileye akşam yemeği için konuk olma şansı bulmuş. Masa etrafında hem sohbet, hem de Perulu ailenin hazırladığı […]
Budapeşte Gezi Rehberi Macaristan’ın başkenti Budapeşte, Tuna Nehri üzerindeki en güzel kent. Nehrin iki yakasında aslında Buda ve Peşte olarak iki ayrı bölümden oluşan Budapeşte, Tuna Nehri kıyısındaki muhteşem tarihi binaları ve ünlü köprüleriyle oldukça etkileyici. Yıllar önce yaz sonunda gittiğim Budapeşte’yi bu kez kış ortasında katıldığım Jolly Tur seyahatinde yeniden keşfetme fırsatı buldum. Hava çok soğuk olmasına rağmen, yarısı buz tutmuş olan Tuna Nehri, açık havada buz pateni yapanlar gibi kentin değişik yerlerindeki kış manzaralarıyla Budapeşte’de çok güzel vakit geçirdik. 3 gece 4 gün olan seyahatimize bir de günübirlik olarak yaptığımız Estergon-Szentendre ve Bratislava-Viyana gezileri eklenince dolu dolu geçen harika bir Orta Avrupa tatili yapmış olduk. ‘Doğu’nun Paris’i’ olarak da anılan Budapeşte, Tuna nehrinin etrafındaki tarihi yapıları ile 1987 yılından beri Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor. O zaman önce Budapeşte’ye gidince mutlaka görülmesi gereken yerlere bir göz atalım; Budapeşte’de Görülecek Yerler 1) Buda Kalesi Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan ‘Buda Castle’ tarihi sokakları ve muhteşem yapılarıyla Budapeşte’ye gelince görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Zincirli Köprü’nün Buda tarafında yer alan Feniküler ile kalenin bulunduğu tepeye çıkmak çok keyifli. Burada yer alan Kraliyet Sarayı bugün Ulusal Galeri, Ulusal Kütüphane ve Tarih Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. 2) Matthias Kilisesi Buda tarafındaki tarihi Kale Bölgesi’nde yer alan Matthias Kilisesi ilk kez 1015 yılında yapılmış. Bugünkü haliyle 14. yüzyılda […]
Budapeşte’ye Yakın Gezilecek Yerler Budapeşte’de 3 gece 4 tam günümüz olunca Budapeşte’nin yakında görülecek yerleri de keşfetmek istedik. Bir tam gün ayırdığımız iki farklı rota ile Budapeşte’ye yaptığımız seyahatimizi tam bir Orta Avrupa turuna çevirmiş olduk. Budapeşte yıllar önce de geldiğimiz zaten bildiğimiz bir kentti. Günübirlik yaptığımız turlardan ilkinde Macaristan önemli turistik merkezleri olan Estergon (Esztergom) ve Szentendre’ye gittik. Diğer günübirlik turumuzda ise komşu iki ülkenin çok yakın başkentleri olan Bratislava ve Viyana’yı aynı günde ziyaret ettik. Viyana’ya bu üçüncü gidişimizdi ama Slovakya’nın küçük başkenti Bratislava’yı ilk kez görmüş olduk. Bratislava yarım günde rahatlıkla gezilebiliyor, Viyana ise yarım günde asla keşfedilemeyecek kadar çok şey sunan bir kent ama biz zaten daha önce tarihi ve turistik yerleri defalarca gezdiğimizden Viyana’daki yarım günümüzü özlediğimizi lezzetleri yiyip içerek geçirdik Günübirlik Estergon – Szentendre Turumuz Budapeşte’ye erken saatlerde Jolly Tur otobüsümüzle ayrıldık ve 1 saat sonra ilk durağımız olan Estergon’a vardık. Macarların ‘Esztergom’ dediği kent Osmanlı dönemi dolayısıyla bizim tarihimizde de önemli yer tutar. Tuna Nehri kıyısındaki Estergon ve özellikle kalesinin en iyi görüldüğü yer ise hemen nehrin karşı kıyısındaki Slovak kasabası ‘Sturovo’. Tur otobüsümüzle Tuna üzerindeki köprüden geçip Sturovo’da kahve molası verdik ve Estergon manzarasını fotoğrafladık. Avrupa Birliği’ndeki ülkeler arasında geçişler böylesine kolay olunca kahve içmeye Macaristan’dan Slovakya’ya […]